Tekrar eden ve yıldırıcı işlerden insanları kurtarma ve bu işlerde bıkkınlık nedeniyle meydana gelen kalite ve kantite düşüklüğünü giderme amacıyla Köle YZ kullanma dönemi hayli zamandır başladı. Primitif örnekleri alelade bilgisayar programları olan bu YZ'leri aslında epey zamandır zaten göregelmekteydik ama değişen paradigma kendini terminolojide göstermeye yeni yeni başladığından Köle YZ adlandırmasını kullanıp iş başında görmek için yeni bir fırsatı daha değerlendirmiş olalım diye bu yazının öncülü olacak şekilde bu tespiti bir daha yapmış oldum. Peki bu yeni fırsat nasıl ve nerede zuhur etti, şimdi ona gelelim.
Bugün 2 kere 02129452909' numarası üzerinden @Digiturk namlı orospuçocukluğu firmasından arandım. 1.de 'makina' Digitürk'ten aradığını söyler söylemez kapattım. 2.de artık sürekli aynı şeylerle uğraşmaktan yılgınlık geldi diye 'bilgi almak için 1'e basın' deyince 1'e bastım. 'Makina' "Müşteri temsilcimiz sizi arayacak" dedi ve kapattı.
Önceden, yani o bahsi geçen primitif örnekler zamanında bu işteki YZnin fonksiyonu numarayı çevirmek, bant kaydını dinletmek ve olumlu ilerleyen bir görüşmeyi hemen hazır bekleyen bir insana devretmekten ibaretti. Ama şimdi bir çağrıyı başından sonuna gerçekleştirip hiç bir görevli insanı meşgul etmeden potansiyel bir müşteri bulan bir kurgu vardı karşımda. Üstelik bu esnada o klasik temel becerisini gösterdiğini de unutmayalım: Yılmadan, yorulmadan, gelebilecek küfürlerden zerre yılgınlık göstermeden ve optimize edilse günde onbinlerce insanı aynı anda arayabilecek bir kapasiteyle bu işi yapıyordu 'makina'.
İşte çağın çığa döndüğü o nokta: Asimov'un ve Hollywood'un katkılarıyla kurduğumuz distopyalarda elinde silahla karşımıza dikilen o ölmez itmez Calut (Goliath) imgesi aslında YZ sürecinin anlaşılmasını kısıtlayacak, engelleyecek gibi görünüyor. Çünkü YZ ile olası mücadelemizin bir savaş meydanında başlayıp, sona ereceğini düşündürtüyor bize. Oysa insanın biyolojik olmasa da, psikolojik, zamansal varoluşuna; maddi ve manevi değerlilerine saldırı da gayet olası ve yıkıcı olacaktır. Bu nedenle, başından sonuna, gayet masum görünümlü, ''kişisel olmayan" ("Nothing personal, it is business") bu saldırıyı ben şahsi olarak göğüslediğim "İlk Salvo" olarak değerlendiriyorum. (Yukarıdaki argümanlara ek olarak) Çünkü kendimi bir insan olarak bu görüşme ve ardından gelen insanlı görüşme esnasında son derece savunmasız, çaresiz, akıntıya kapılmış bir yılgınlıkta ve 'kaybetmiş' hissettim. Sizce savaş insanlara, toplumlara, ülkelere bunu hissettirmekten başka neyi amaçlar?
Şimdi burada bürokrasinin, siyasinin eksiklerini tespit edip, önerilerde bulunmak iyi giderdi ama insani davranmayı 'makina'ya öğretmekle ilgilendiğimiz, başarılı ve umutlu olduğumuz kadar bürokrat ve siyasilere insani davranmayı öğretmekle ilgili, başarılı ve umutlu olmadığımız ortada. O yüzden "kazandıkları ağızlarından burunlarından gelsin" diyerek geçiyorum (hala beddua ve küfretmenin bir anlamı varken içimizi bari ferahlatalım).
Yorum Gönder