Karantinadan önce gecenin bu saatlerinde dahi bi kaç
insan evladı olurdu bu yolda. Şimdi tıpkı çocukluğumun gecelerindeki
gibi alabildiğine ıssız sokaklar. Tam olarak “yerlerin mühürlenmiş”
olması hissini veriyor bu durum. Çocukken hatta ilk gençliğimizde,
sokaktan, oyundan bizi eve alamadıkları yaşlarımızda ve saatlerde bile
“yerler mühürlendi” kabulünü bilir ve saygı duyardık. Ne acaip,
ürpertici, güçlü, muhteşem bir ifade: “yerler mühürlendi”. O kadar kesin
ve aşkın bir bildiriydi ki, her akşam “göklerden gelen bir karar”ın
tecellisini görebilmek mümkün olurdu sanki. Delil mi istiyorsun: geceye
bir bak, yerler mühürleniyor, sen ne diyorsun. En keyifli oyunun bile
üzerine bir kasvet çökerdi. Yokmuş gibi davranılsa da aslında sanki
aniden hissedilen bir korku nedeniyle yine de kuyruğu dik tutmaya
çalışan bir geri çekilme, nefsini söndürme ve hevesi derleyip toplamanın
ardından usul usul eve sıvışma isteği... Hala macera arayan şeytan
dürtmüşlerin, gözü kararmışların ise o saatten sonraki ısrarlarını anca
“bizden olmayanlar”ın hikayeleri doyururdu. Hepimiz herşeyin
farkındaydık yani: yerler neden mühürlenir? Sonra sokaklar, gece o
ıssızlıkta var oluşuna izin verilenlere terk edilirdi.
Geceyi de gündüz etmeden önce “gece dinlenmemiz için serilen bir örtüydü” ama biz habire koşturur olduk. Gecenin bu vaktinde bile bu yolda insan evlatları olurdu. Niye ki? Hangi korkumuz yerlerin mühürlenmesi karşısında hissettiğimize baskın gelebildi? Bizden olmayanların o kadar soyut olabilmesi sayesinde belki bütün insanlık, bütün ülke, bütün İslam alemi “biz” olabiliyorduk. O kadar her yerdeyiz ve her saatteyiz ki “bizden olmayan” da bir biz kaldık, alabildiğine kendimize yabancılaşıyoruz; kimseyle biz olamıyoruz.
Biraz dinlenmemiz lazım sanki; geceyi bu kadar gündüz etmemek lazım belki. Bu kırdığımız “kaçıncı mühür” oldu sahi?
Geceyi de gündüz etmeden önce “gece dinlenmemiz için serilen bir örtüydü” ama biz habire koşturur olduk. Gecenin bu vaktinde bile bu yolda insan evlatları olurdu. Niye ki? Hangi korkumuz yerlerin mühürlenmesi karşısında hissettiğimize baskın gelebildi? Bizden olmayanların o kadar soyut olabilmesi sayesinde belki bütün insanlık, bütün ülke, bütün İslam alemi “biz” olabiliyorduk. O kadar her yerdeyiz ve her saatteyiz ki “bizden olmayan” da bir biz kaldık, alabildiğine kendimize yabancılaşıyoruz; kimseyle biz olamıyoruz.
Biraz dinlenmemiz lazım sanki; geceyi bu kadar gündüz etmemek lazım belki. Bu kırdığımız “kaçıncı mühür” oldu sahi?
Yorum Gönder