Yeni Bilgi için devam eden yöntem arayışımıza çeşitli efsanelerle eski yönteme bağımlı kılınmış zihinlerin de katılımını sağlayabilmek için bu efsanelerden bazılarını sarsmak gerektiğinden en köklülerinden birini ele alarak devam edeceğiz şimdi. Geleneksel olarak "Bilimsel Yöntem"in sadece Bilim Kilisesi mensuplarının inançlarını desteklediği sanılır; hatta diğer bilgi formlarına, özellikle dini yapıların bilgi formlarına en büyük eleştirileri budur da denilebilir: Bilim Kilisesi mensuplarına göre "Bilimin ışığı"ndan o kadar uzaktırlar ki bu bilgi yapıları ("dinciler" vs.), Epistemolojik olarak ne anlam ifade ettikleri umursanmadan, ama Bilim adına toptancı bir yaklaşımla reddedilirler.
Paul Feyerabend'in ifadesiyle Bilim Kilisesi olarak nitelenen bu cemaatte bilimsel yöntem vurgusu o kadar fazladır ki iş Scientology diye bir kült, bir dini form oluşturmaya kadar varabilir/varmıştır. Elbette ki bunlar daha marjinal üyeleridir, tarikatlarıdır Bilim Kilisesinin ama Bilim Kilisesi'nin ortodoks rahipleri olan bilim adamları da Scientology'den çokta uzakta değillerdir aslında. Dolayısıyla Bilim Kilisesi ifadesinin yerindeliğinden yola çıkabiliriz ve bu kilisenin üyelerinin bilimsel yönteme ve "bilgi" dedikleri kurgularına inançlarının oldukça güçlü olduğunu söyleyebiliriz.
Şimdi inancını Bilimsel Yöntemle destekleyenlerin sadece Bilim Kilisesi üyelerinin olmadığını, İslam dinin Ehli Sünnet itikadının mensuplarının da benzer bir tavır içinde olduğundan bahsedelim. Evet, ilginç hatta ezber bozucu değil mi? Bilimsel Yöntem üzerine çalışanların Hadis Usulüne bir göz atmalarının belki Fizik metodolojisine dahi bir katkı yapmalarını sağlayacak kadar faydalı olacağına eminim. Hatta Ehli Sünnet hadisçilerinin bu yönteme olan inançlarının Bilim Kilisesinin Bilimsel Yönteme olan inancından daha radikal, köklü ve esaslı olduğunu söyleyebilirim. Çünkü Bilim Kilisesi, Bilimsel Yöntemi "nesnel bilgi" varsayımına yani herkesin katılımına ve eleştirisine açık bir bilginin inşaası için elzem görürken; Ehli Sünnet, Hadis Usulü'nü kaynağı Tanrı olan bir bilgi yapısıyla uyumlu görecek kadar, yani bir noktada Tanrısal öznelliğe katılım yolu olarak görecek kadar benimser. Çünkü Bilimsel Yöntem (Hadis Usulü) ile
elde edilen bilgiler bir iman konusu olur: 2 Milyon hadis
rivayetinin %99'unun uydurma olduğunun bilinmesine rağmen Hadis usulü (Bilimsel Yöntem) eleğinin üstünde kalan hadisler tartışılmaz hale getirilir. Üstelik şimdi haklarını teslim etmek gerekir, Hadis Usulünün bazı kriterleri Bilim Kilisesinin ürettiği "bilgi"ye uygulansa bugün bir çok "bilgi" başlığı altında yapılan yanlış, hiç var olmayabilirdi bile. Yani çok daha katı ve dolayısıyla daha güvenilir bir metodolojidir aslında Hadis Usulü. Diğer taraftan bu, kabul edelim ki Bilimsel Yönteme karşı daha büyük bir inanç demektir. Yani bir inanç konusunu madem bu kadar rasyonalize bir insan emeği ile haline yoluna koyabiliyoruz, mantık madem bu kadar kullanışlı bir araç setleri üretebiliyor bizim için, neden aynı verimliliği örneğin dinin tarihsel yönleri için de gösteremiyoruz? Mantık din alanına girince oldukça, acımasız olabiliyor, bu yüzden sanırım hem kelamcıların mantık bilmemeleri hem de mantığı din alanına sokmaları eleştiriliyor. Bir yerde her ikisi de haklı. Mantığı eleştirenler var bir de onlar dahi haklı. Sanırım böyle böyle elde sadece Kuran-ı Kerim kalacak gibi.
Yani, mesele bir kalıp tanımlayıp, o kalıba uymayanları reddetmekse, bunu daha büyük şevkle yapanlar var. Her iki taraf için de söylüyorum bunu. Her iki taraf da umursar mı? Pek sanmıyorum. Çünkü her iki taraf da inanmaktadır, insana.
Yorum Gönder