Buraya kadar ki kısımda gördüğünüz gibi karman çorman halde birbirlerinin yerine kullanılan kelimelerle başa çıkmaya çalıştık. Dil en nihayetinde onu üretenlerden de çok konuşanlarındır (Bu yüzden Ortaasya Türkçesi, Ortaçağ İngilizcesi ile bir İmparatorluğun anadili olmuş Anadolu Türkçesi, tüm dünyanın konuştuğu Modern İngilizce oldukça farklıdırlar). Dolayısıyla konuşanlar olarak siz eğer bu kelimeleri bu anlamlarda kullanmazsanız tıpkı Hegel’in kültür ve medeniyet kavramlarını birbirlerinin yerine kullanmasında olduğu gibi karmaşık bir halde kalmaya devam eder, sadece ben de kültürü ve medeniyeti aşağıdaki anlamlarda kullanmıl herhangi bir metin yazmış olurum.
Ancak umarım anlaşılıyordur derdim: Uygarlık, medeniyet, kültür, gelenek, görenek, anane, örf, töre ve daha adet, moda gibi kelimelerle birlikte Türkçe’de hem koca bir karmaşa hem bir zenginlik duruyor ortada. Sırf ideolojik tercihlerden dolayı bile Kemalistlerin “uygarlık”ı kullanıp, medeniyeti kullanmamaları; Muhafazakarların “medeniyet”ten şaşmayıp, “uygarlık”a uzak durmaları dahi bu zihinlerin yazdıkları metinler arasında gereksiz bir kopukluğa neden olmaktadırCivilization. Bu karmaşayı aşmak için anahtar kelime olarak “civilization”u referans göstermek zorunda kalmak çok kötü. Bunu bir an önce aşmamız lazım. Elimizde hazır pek kullanmadığımız kelimelerimiz de varken neden böyle bir düzenleme yapmayalım. Daha iyi bir düzenlemeyi sizin yapacağınızı düşünüyorsanız o da olur, koyun ortaya konuşalım; ama artık lütfen elimizdeki bu zenginliği daha etkili bir şekilde kullanalım. Buraya kadar ki onca lakırdının amacı budur. Olumlu olumsuz tüm dönüşlere açığımdır. Şimdi gelelim çekirdek metnimize:
Günümüzde moda bir Fen Bilimleri kavramı olarak -sadece Newton ve Kuantum Fiziklerini bir arada karşılayan bir teoriyi ifade etse de- “her şeyin teorisi”[1] kullanılmaktadır. Fen Bilimlerinde de böyle bir teoriye ulaşılabileceği düşünülerek çalışmalar yapılsa da gerçek anlamda her şeyin teorisi, muhtemelen uygarlık kavramı ile açıklanabilir. Çünkü Fen Bilimleri dahil insan yapısı her şeyi içerecek bir temel ve özel kavram olsa olsa uygarlık olur.
Buraya kadar yapılan etimoloji ağırlıklı tanımların kelime tercihlerine etkisi büyük olsa da -kültür kelimesinin tarım dahil, canlılığa dair her düzenlemeyi kapsayacak kadar geniş bir çerçevesi olmasından, anane ve töre kelimelerinin insan fiillerinin ve değerler sisteminin en derin kodlarını açık eder bir bağlama sahip olmasından dolayı kullanılacağı gibi- dille gereksiz bir mücadeleye girişmeden, halihazırdaki kullanımla çok da ters düşmeden bir sözlükçe oluşturma endişesinin de etkisi olmuştur. Çünkü dil dinamik bir birikimdir. Dile zorla bir yön belirlemeye çalışmak kısa ve orta vadede başarılı olmuş gibi gözükse de ananenin de oluştuğu kadar uzun bir vadede dil yine kendi yatağına kavuşur. Dolayısıyla ana akışla yani gelenekle ve daha özelde ananeyle uyumlu kelime tercihlerinde bulunmak tespitlerin ve tekliflerin yerindeliğini artırır.
Bu durumda özetle; kültürü, yaşam bilgisi ve çevresi olarak -herhangi bir canlının yaşam bilgisinden ve çevresinden, insanın henüz görenekleşememiş dahi yaşam bilgisine ve çevresine kadar geniş çaplı bir çerçevede-; geleneği, kültürün, insana, bağlı olduğu toplumun geçmişinden tevarüs eden kısmı olarak; göreneği, kültürün henüz gelenekleşememiş ancak cari birikimi olarak tanımlamak uygun görünmektedir. Geleneğin kaynakları bağlamında ise töreyi, geleneğin etnik unsurları olarak; ananeyi, geleneğin anonim ve mitolojik unsurları olarak; örfü, geleneğin siyasala ve hukuka konu edilen hali olarak değerlendirmek mümkündür. Büyük insan toplulukları söz konusu olduğunda ise belli bir kültürün, en yüksek ürünlerini verdiği ve şehirlerde yaşanan haline medeniyet; herkesin her şeyden etkilenebildiği bir dünyada yaşandığını ifade etmesi açısından küresel bağlamdaki kültürü de uygarlık olarak tanımlamanın uygun olacağı fikrindeyim. Ek olarak herhangi bir canlının bazen atalarından, bazen kendi ihtiyaçları doğrultusunda geliştirdiği ve sürekli tekrar ettiği davranışlarına adet; göreneğin, çoğu zaman kalıcı olmayan en yeni üyelerine moda denilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.
Bahsi geçen kelimeleri birbirlerinin eşiti olarak görüp Türkçe kökenli olanları tercih eder bir tutum yerine kültür, medeniyet ve uygarlık kelimelerinin işaret ettikleri geniş alanın daha küçük bir bölümüne denk geldikleri bir anlamlandırma yolunu tercih etmek, konuyu daha başa çıkılır hale getirecektir.
Ayrıca, medeniyet kelimesi ile Arap- İslâm zihni, kültür kelimesi ile Kuzey Avrupa- Hristiyan zihni Türkçe’yle ilişkilendirilmiş olur. Uygarlık kelimesiyle ise medeniyete de kültüre de sığmayan bir anlamı temsil etmek ve diğer dillerde var olmayan bir kavram oluşturmak mümkün olur. Bu durum Türkçe’yi, ilişkili olduğu kültürler arası gerilimin yıpratıcılığından kurtarır; beslenir hale getirir. Öz varlığıyla da birlikte Türkçe evrensel bir ortak dil olmaya yaklaşır.
Buraya kadar yapılan değerlendirmelerin ve tercihlerin bir de aşağıdaki gibi bir tabloyla ifade edilmesi anlaşılırlığını artırabilir:
Tablo
1.
Kavramların Birbirleriyle İlişkileri
Metnin sonraki bölümlerinde anılan kelimeler, ayrıca özel bir durum belirtilmediyse, bu anlamlarda kullanılacaklardır.
[1] Focus Features (Yapımcı), Anthony McCarten, Jane Hawking
(Senarist), James Marsh (Yönetmen), Her
Şeyin Teorisi (Film), Türkiye 2015
Yorum Gönder