Türkçe’deki kavram karmaşasının bir yönünü de görenek temsil eder. Görenek hakkındaki TDK tanımı daha çok geleneği andırsa da (“Bir şeyi eskiden beri görüldüğü gibi yapma alışkanlığı, âdet”), günlük ve edebi kullanımdan çıkarılabileceği gibi genellikle görenek kelimesi gelenek kelimesiyle birlikte ve onu pekiştirmek için kullanılmaktadır. Göreneğin, gelenek gibi çok fazla tek başına kullanımı ile karşılaşılmamasından dolayı geçmişte göreneğin de tıpkı gelenek gibi bir anlamı olduğunun kabul edildiği ancak geleneksel olana kıyasla bağlılığın, sahiplenmenin ve geçmişe doğru derin bağların daha zayıf olduğu türden durumları ifade etmekte kullanıldığı söylenebilir. Bunun yanında gelenek sonradan türetilmiş bir kelime iken, görenek dilin, kültürün kendi içsel dinamikleriyle ürettiği bir kelimedir. Buradan hareketle geleneğin bugün daha aktif kullanılmasına rağmen, göreneğin o kadar aktif olmamasının yaşanan bir anlam kaymasını gösterdiği söylenebilir. Gelenek kelimesinin olmadığı dönemde, görenek çoğunlukla geleneğin anlamını karşılıyorken, yaptırım gücü açısından daha özel bir alana işaret etmek içinse örf ve töre kavramlarının kullanıldığını düşünmek makuldür.
Diğer taraftan kelimenin kökünde “gör”ün yer alması, göreneğin, görerek devralınan yaşam bilgilerini de çağrıştırmasına neden olmaktadır. Ayrıca kelimenin çağrışımlarından biri olan görgülü veya görgüsüz olmanın, kültür kelimesinin 3. ve 4. anlamına yani kültürlü veya kültürsüz olmaya denk düştüğü ortadadır. Buradan hareketle, göreneğin, kültürün aşırı anlam yükünü paylaşabileceği söylenebilir. Bu durumda, hali hazırda bir yaşam bilgisi olarak toplumda kabul görmüş ancak henüz gelenekleşememiş bazı uygulamaların ifade edilmesi için görenek kullanılabilir. Örnek olarak, “Bir yastığa baş koymak” deyiminden bahsedilebilir. Türkiye’de, geçmişte evli çiftlerin bir büyük ortak yastık kullanmaları durumu söz konusuydu. Ancak artık iki ayrı yastık kullanımı yaygınlaşmıştır. “Bir yastığa baş koymak” deyiminin evliliği ifade etmek için kullanılmasına devam edilmesi Türkiye kültüründeki canlı geleneksel -daha özelde ananevi ve töreli- kaynağa işaret eder. Ayrıca gelenek, varlığını, kullanılan bu iki ayrı yastığa “küstüm yastık” gibi olumsuz çağrışımlı bir adlandırma yaparak da hissettirir. Ancak hali hazırdaki bu yaşam deneyimi artık geleneksel, ananevi veya töreli olarak nitelendirilemez. Bu durumda yaşam tarzında ki bu değişimin, gelenekten farklı bir kelimeyle, görenek kelimesi ile -“küstüm yastık göreneği” gibi- karşılanması uygun olur.Bu duruma bir diğer ilginç örnek ise ne dini gelenekte ne de törede (etnik gelenek) yer almamasına rağmen günümüz Türkiye toplumunda kullanımı oldukça yaygınlaşmış ve aslen ABD kökenli bir giysi olan jean pantolonlardır. “Jean“, “Jeans“, “Blue Jean“, “Denim“ gibi orijin ülke kaynaklı isimlerle anılan bu giysinin Türkiye’deki ismi, Türkiye’de kullanımının yaygınlaşmasına Macar asıllı Muhteşem Kot isimli bir Türk Vatandaşının büyük katkısının olması nedeniyle, “Kot” pantolon olarak yerleşmiştir. Kullanımı büyük oranda kabul görmüş olmasına rağmen ve isimlendirmesi de yine ülke içi dinamiklerden hareketle yapılmış olmasına rağmen Kot pantolonun Türkiye’de henüz gelenekleşmediğini söylemek gerekir. Diğer taraftan ortada geniş bir kabul gören böyle bir vaka var. İşte bu vakanın kültürel terminolojideki karşılığı görenek olur. Kot pantolonların kullanımının yaygınlaşması yabancı bir geleneğin bir görenek olarak ülkemize yerleşmesinin örneğidir.
Kültürlerarası alış veriş oldukça sık ve doğal karşılanan bir durumdur. Ancak yabancı bir kültürden alınan bir kültürel öğe ne kadar benimsenirse benimsensin, tıpkı kendi geleneğinden hareketle üretilmiş bir göreneksel öğe gibi, bir süre görenek olarak kabul görür. Görenekler kuşaklar boyunca sınandıktan sonra artık ananevi veya kökeni kayıtlı bir gelenek halini alırlar. Kültürün ara belleği gibi işlev gören böyle bir ara aşamanın tarifine olan ihtiyaçtan dolayı göreneği böyle bir çerçeveye oturtmak oldukça kullanışlı olacaktır.
Başka bir açıdan konuya yaklaşırsak, henüz Kuzey Avrupa’da da gelenekleşmemiş birçok modern ürün, davranış ve bilginin Kuzey Avrupa Göreneği olarak ifade edilmesi mümkündür. Dolayısıyla Modernizme Kuzey Avrupa’nın geleneksel kültürüne oldukça eleştirel bir şekilde gelişen yeni birikimi, göreneksel kültürü olarak bakmak uygun olur. Benzer şekilde Postmodernizm ise AvroAmerikan göreneği olarak ifade edilebilir. Bu nedenle herhangi bir kültür için Modernleşme, Batı Uygarlığı’nın Kuzey Avrupa kaynaklı görgüsünü kabul etme yani Batılılaşma anlamına gelmiş olur. Postmodernist kültürel öğelerin benimsenmesi ise AvroAmerikan veya Kuzey Amerika kültürünün görgüsünü üzerinden Batılılaşma demek olur. Bu isimler özelleşmiş isimler olduklarından herhangi bir kültürün kendi kaynaklarından hareketle bir görgü geliştirmesi Modernleşme ve Postmodernlik olarak nitelendirilemez.
Yorum Gönder