Sokrates “Kendini Bil!” der. Oysa Platon’dan beri filozoflar “Evreni Bil”meye çalışırlar. Kendini bilen insanın var olmayı ve varlığı ilk elden tecrübe ederek bileceği muhakkaktır. Oysa evreni bilmeye çalışan insan kendini bilme ihtiyacını başka varlıklar hakkında sahip olduğu ikinci elden ve dolaylı bilgilerle tatmin etmeye çalışır. Bu nedenle “Kendini Bil”meye çalışan ile “Evreni Bil”meye çalışan arasında uygarlık anlayışı açısından birçok fark olur.
“Evreni Bil”me yöntemleriyle “Kendini Bil”meye çalışmanın sembol ifadesi “Düşünüyorum, o halde varım” çıkarımı dolayımında bilgi diye kabul edilen inançlar, inanç diye kabul edilen bilgiler gibi geleneksel bilgi kabulünün kısıtlarının yanında, dilin kısıtları da temele alınarak yeni bilginin epistemolojik temeli olan inanca ulaşılmaktadır.
Epistemolojik inancın olduğu kadar teolojik inancın da delilleri ışığında medeniyetten, yeni bir kültürel seviye olarak uygarlığa uzanan bir yol aranmaktadır. İlk adım olarak ise töre, örf, anane, gelenek, görenek, kültür, medeniyet ve uygarlık kelimelerinin anlamları netleştirilmiştir. Uygarlığın bilgiyle geliştiği kabulününse, Pozitivizmin ve Kültürel Ateizmin zımni Tanrı kabulleri gösterilerek, ya Tanrının da geleneksel bilgi kabulüne göre bilinebileceğinin ya da kültürel gelişimin teolojik inançtan beslendiğinin kaçınılmazlığını içerdiği gösterilmeye çalışılmıştır.
Yorum Gönder