Aslında bir sayfalık Sonra Özetler başlıklı metin çalışmamı oldukça iyi özetlemektedir. Ancak bu çalışmayı yaparken asıl amacım bir epistemolojik sistem kurmaktı. Doğal olarak böyle kapsamlı bir sistemin inşasını zamanla ve başka bir takım kurallarla sınırlanmış olan bir çalışmanın konusu yapmak pek mümkün olmadı. Dolayısıyla hazır medeniyet kavramı gibi bir motivim de varken bu epistemolojik sistemi, medeniyet ve dolayımındaki kavramlarla ilişkili kısmıyla sınırlayarak çalışabilirim diye düşündüm. Yani kapsamlı bir epistemolojik sistem inşa etmek, açıklamak yerine onun bir parçası üzerinde çalışmış olacaktım. Burada kalacak mı, tabii ki hayır. Çünkü uygarlık insan topluluklarının bir çok halini konu edinmek için oldukça geniş bir kavramsal çerçeve sunuyor ama onu da barındıracak, ev sahipliği yapacak bir epistemolojik sisteme ihtiyaç var. Yani henüz yerine oturtulmamış taşlar var. Mesela bir Akletme kavramı gibi başka bir takım temel dayanaklarımı da oluşturmam gerekiyor. Dolayısıyla bu çalışma devam edecek demektir ama artık daha çok epistemoloji odaklı olarak. Bu noktada daha önce yazmış olduğum ”Bilimadamı Karşısında Mühendis Neyse Felsefeci Karşısında Bilimadamı Odur…” başlıklı yazıya yeniden bir göz atmak sürecin ne yönde devam edebileceğine dair bir ipucu verecektir.
Daraltılmış bu bağlamına rağmen hem kültür, medeniyet, uygarlık kavram grubunun, hem bilgi hem de inanç kavramlarının çerçevelerinin oldukça geniş olmalarından ve maalesef yüzyıllardır ihmal edilmiş kavramlar olmalarından dolayı tezin başlığının ne anlattığını, içeriğinin neden bazı konulara değindiğini neden bazılarına değinmediğini anlatmak zor olabiliyor. Bu nedenle yukarıdaki gibi bir açıklamaya ihtiyaç hasıl oluyor.
Şimdi konunun anlaşılırlığını artırmak için başka bir yöntemle bir özet daha oluşturmaya çalışacağım. Biraz Wittgensteinvari bir tarz deneyelim ve özetlenmiş, daraltılmış haliyle temel önermelerimi ve bunlardan hareketle hangi çıkarımlara ulaştığımı bir görelim. Hepsinin temellendirmesi tezin çeşitli kısımlarında yapılmaktadır:
1. Varlık hakkında bilgi sahibi olmak mümkündür.
2. “Düşünüyorum, o halde varım” güçlü ve radikal bir çıkarımdır ve kendi varlığımızın bilgisini tartışılmaz bir şekilde temellendirir.
3. Ancak kendimizden başka diğer varlıkları bu kadar güçlü bir temellendirme ile bilmemiz imkansız gibidir.
4. Buna rağmen yaşam yine de devam etmektedir. Bu ise (2) deki kadar sağlam olmayan ancak bir yere kadar güvenilir bir temel, dayanak noktası, epistemolojik bir altyapı sağlayan Epistemolojik İnanç ile mümkün olmaktadır.
5. (Buradan itibaren konuyu dallandırarak esaslı bir temellendirme yapmak gerekir ki epistemolojik sistemimi kurmuş olayım. Hem konuyu sınırlamak gerektiğinden hem de aslında bu dallardan birini yukarıdaki postulatlar ve çıkarımlar doğrultusunda açıklamış olmak için “madem öyle inanç temelli bir medeniyet nasıl olur açıkla” gibi bir sorunun cevabını verircesine tezimi devam ettirdim ve…) Medeniyet de epistemolojik inançla kurulur.
6. (Bunu da delillendirmek için epistemolojik inanç mesela dinleri de kurar ve teolojik inanç halini alır ya…) Medeniyet teolojik inançla da desteklenir.
7. (Teolojik inancın medeniyet kurduğuna, beslediğine dair delillerim) a) semavi dinlerin insanlığa, kültürlere hediyeleri (İstanbul’un Fethi, Ayasofya, Hac merkezleri, kutsal estetik sunumu vs.) b) Göbeklitepe c) Kültürel Ateizm (sadece sekülerlik üzerinden de kültür gelişir diyebileceklere cevap olarak Ateizmin kutsalla olanla ilişkisini açıklıyorum. Olsa olsa kültürel din algısını reddedersiniz, yoksa teolojik olarak Tanrıyı reddetmek mümkün değildir. Dolayısıyla teolojik inanç hala yönlendiricidir insan için, demiş oluyorum.)
8. (Asıl amacım hala bir epistemolojik sistem kurmak ya, teolojik inanca yaslanmayı orada bırakıp Epistemolojik inancı işlemeye devam ediyorum) “Yeni bilgi” baktığınız ana, yere göre değişebilirliğini kabul eder. Bu da yine zaten inanca çok yaklaşan bir çerçevedir.
9. (Geleneksel bilgiyi de eleştiriyorum, çeşitli bilim dallarından bilgi denilen örnekleri inceleyerek ve Descartes’ın yaptığı gibi sağlam bir zemine ulaşamadığı halde kendini bilgi gibi yutturmaya çalışan inançlar olduklarını tespit ederek) Geleneksel bilgi de inançtır.
10. Bilgi dediklerimizin dille ifadesi de sorunludur. Çünkü dil sınırlıdır. Gerçek bilgiye sahip olsak dahi bu dile sığmazdı.
11. Bütün bunlara rağmen, yani geleneksel bilgi de aslında inanç olmasına rağmen hala bilgi kesinliğinde güvenilir ona. Neden? Çünkü insan Tanrı gibi kesin olmak istemektedir.
12. Bu nedenle bilgi dediği kabulle kurduğu dünya, medeniyet gerçeklerden uzaktır. Yıkılıp durmaktadır.
13. İnanç ile kurulan ise gerçeğin dönemsel algısının değişebilirliğine pay bırakmaktadır. Daha insanidir. Tanrılık iddia etmez, yaratılmış olma gerçeği ile barışıktır.
Tezin ana yapısı budur. Bu yapıyı desteklemek için başka bir takım açıklamalar daha yapılmıştır. Örneğin insanın herhangi bir canlı olmayı aşıp insanlık olarak karmaşık bir uygarlık inşa edebilen bir canlı olma seviyesine ulaşmasının yaklaşık bir seyri verilmiştir. Bu da basit, dar kapsamlı bir sözlükçe oluşturulmasından başlayıp tezin geneline yayılmış karmaşık çıkarımlarla Uygarlığın inançla kurulduğu gerçeğine ulaşılmasıyla yapılmıştır.
Bu özet, geniş kapsamlı kültür, medeniyet, uygarlık, bilgi ve inanç gibi kavramlarla haşır neşir olunan böyle bir metni okurken kolayca başka bağlamlara ve konulara kayabilecek dikkati toplamak için, metnin ana yapısının ne üzerine olduğunu, nereye varmak istediğini gözden kaçırmadan devam edebilmek için ara ara göz atılmasının faydalı olabileceği düşüncesiyle oluşturulmuştur. Umarım amacına hizmet eder.
Yorum Gönder