Yine: Felsefe mi felsefe mi?

İhami Mısırlıoğlu isimli bir yazarın "Kim haklı, İmam Gazzali mi İbni Rüşd mü?" başlıklı yazısına aşağıdaki gibi bir yorumla kendimce bir cevap verdim. Yorum kısmına yazdığım bu cevabın sitede yer alıp almayacağını bilemediğimden hem de bu konuyu çeşitli yönleriyle ele almaya devam edeceğimden bir altyapı oluşturması amacıyla da buraya eklemek istedim:

"Marksistlere verdiğiniz tavsiyeye katılmakla birlikte İbn-i Rüşd- İmam Gazali ikileminde sizin de Marksistler gibi Oryantalist bir tuzağa düştüğünüz kanısındayım. İbn-i Rüşd kendi karanlığını yaşayan Batı için bir çıkış yolu göstermiş olabilir ancak aynı karanlığı yaşamayan İslam Alemi için İbn-i Rüşd sadece İbn-i Sina ve Farabi'nin yaptığı hatanın devamı demektir ki siz bu hatanın ne olduğunu da yazmışsınız aslında: Yunan Felsefesi'ni İslam 'Felsefe'si'ne aşılama çabası.
İmam Gazali'nin önemli bulduğu üç meseleden örneğin Külliler meselesinde ben de İmam Gazali gibi düşünüyorum. Bu konudaki görüşleri ile sizin tabirinizle din ile bilim arasında bağ kuran bir görüş ortaya atmış olmuyorlar meşşailer aksine bilim uğruna dinin en temel naslarından birini törpülemiş oluyorlar. Şimdi böylesi bir saçmalaığa karşı dini bilgiyi koruyan bir refleksin eleştirisini bu kadar kutsamanız da oldukça garip geliyor bana.
Bir türlü anlayamam kökü Antik Yunan dili, dini, coğrafyası, kültürü, ekonomisi... olan Felsefe'yi ısrarla neden "felsefe" haline getirmeye çalışıyoruz? Ve bunda nasıl oluyorda Oksidentalist bir aşağılık kompleksi göremiyoruz? Üstelik artık bi kaç yüzyıl öncesinde olduğu gibi Antik Yunan mantığına, "bilimsel bilgisine" kayıtsız şartsız iman etmek zorunda olmadığımız halde...? Artık Puslu Mantık ve Kuantum Mekaniği konuşulurken Ortaçağ Skolastiğinin Aristo'ya olan imanı gibi bir imanla Aristo'ya olan bu bağlılığımızın devamı neden? Neden hala hayıflanıyoruz meşşaileri eleştirdiğimiz için?
Felsefe ne menem birşey ki sadece Felsefe olarak kalamıyor da her kültür de farklı bir aklediş tarzı varken onları bir köşeye sıkıştırıp onların yerini "felsefe" olarak alabiliyor.
Geniş bir konu ama sizin de konuya bakışınızın hazır üretilmiş olarak bulduğunuz bazı kavramlara fazla yaslanarak (Felsefe, İbn-i Rüşd, bilimsel bilgi...) Oksidentalist bir kompleksle Doğu'yu kurtarmaya çalışmaktan ibaret olduğunu düşünüyorum.
Tek çıkış yolu Felsefe değildir. Kur-an'ı Kerim "Akledin" der. Ben olumsuz bir sürü çağrışımı olan Felsefe yapmak ifadesi yerine olumlu bir çok çağrışımı olan Akletmek ifadesini kullanmakla başlayalım diyorum.
Kendi dillerimiz (Türkçe, Arapça, Farsça...), kültürümüz (özetle Anadolu kültürü), coğrafyalarımız ve elbette dinimizi temele alarak kendi kavramlarımızla kendi ihtiyaçlarımıza çözümler düşünelim. Bırakalım Kuzey Avrupa'nın temel olarak gördüğü Antik Yunan onlara temel olsun, Ortaçağ Karanlığı dediği Kilisesi onların kilisesi olarak kalsın... Biz başka türlü bir tarih yaşıyoruz. Lütfen farkına varın Marksistler kadar Oksidentalist bir Batı- Doğu algınız olduğunun. Sizinki sadece biraz daha örtülüsü..."

 

Bu konuda daha önce Cübbeli Ahmet Hoca'nın İbn-i Sina'yı tekfir ettiği bir beyanatına binaen yazmaya çalıştığım bir yazıyla ve ayrıca Akletme üzerine bir giriş olabileceğini umduğum bir akademik yazıyla devam etmeyi planladığımı belirteyim.

Ne Düşünüyorsunuz Bu Konuda:

Daha yeni Daha eski