AA'nın haberine göre Cizre'de bir evde boş bir beşiğe tuzaklanmış bomba bulunmuş.
Rivayet edilir ki Üstad Necip Fazıl Kısakürek, masanın üzerindeki içi su dolu "içki şişesi"ni görünce sorar: "Bu ne?"
Cevap verir, oğlu; "Soğuk su için buzdolabına ancak bu şişeleri koyabiliyoruz..."
İtiraz eder üstad: "Olmaz!"
İzaha çalışır oğlu "Baba inan çok iyi temizledik, bol sabun ve kaynar suyla yıkadık"
Üstad yine "olmaz" der ve şu ibretli sözler dökülür ağzından: "O halde oğlum; yarın bir lazımlık bulacak, bol sabun ve kaynar suyla yıkadıktan sonra çorbanı da bu lazımlıkla içeceksin! İçebilir misin? Hiçbir mahzuru da yok... Amma velakin; mantığın kabul etse de, ruhun kusar bu çorbayı!"
NecipFazıl'ın açıkladığı aslında şudur: Şeylerin ve kavramların çağrışımları kültür ile, dil ile, insanın psikolojisi, yaşadığı toplumun , grubun sosyo-psikolojisi ve sosyolojisi ile yakından ilişkilidir. İçki şişesi, görüntüsü, fonksiyonu ile Necip Fazıl'ın kültürel ve dini değerlerine aykırı bir durumu, şeyi, kavramı çağrıştırıyorsa bu nesneyi bu çağrışımları ile sofrasına, hayatına kabul ederek onu meşrulaştırmış olur. Belki içki şişesi üzerinden bu önemli fikri yeterince vurgulayamıyoruz. Belli ki onu bir miktar meşru, mümkün ve olağan hale getirmişiz. Ama Üstad içki şişesinin normalleşmesini lazımlık örneği ile eleştiriyor.
Ülke olarak terörle çok içli dışlı yaşadığımızdan olsa gerek terörün kendisi bizim için "içki şişesi"ne dönüşmüş olabilir. Bazı insanlar için, moral bir mücadele yöntemi, özgürlüğün bedeli, kahramanlık destanı gibi anlamlara gelebilir. Evet ölen onca, silahlı unsur bir yana, masumlar, siviller hakkında bile artık bir kayıtsızlığa neden olmuş olabilir, terörün yaygınlığı.
Ancak beşik ve bomba kavramlarını birarada düşünebilmek artık başka bir boyuttur. Beşik boş olabilir ("sabunla yıkanmış lazımlık"), etrafta yaşayan hiç bir bebek kalmamış olabilir ("kaynar suyla yıkanmış lazımlık") ama insanın ruhu kusmaz mı beşiğe bomba yerleştirmeyi?
Öldürme isteğine sınır olarak hiçbir değeri kabul etmeyen; terörü kültür haline getiren; hayat tarzını, kavramları öldürmeye çalışan; insanları öldürmenin ötesinde insanlığı öldürmeyi amaçlayan bu zihniyetle barışmaya bizi kimse zorlamasın. Aksine bu cinneti tedavi etmek için sonuna kadar mücadele etmek hepimizin boynunun borcudur.
Son olarak PKK'nın bu yaptıklarının hak mücadelesi ile alakası olmadığını, bunun küçük çaplı bir hareket ima etmesi anlamında terör de olmadığını tespit etmek lazım. Güya hakkını savunduğu insanların sokaklarını mayın tarlasına çevirmek, evlerini mevzi olarak kullanmak ve beşiğe bomba yerleştirmek başka bir şeydir.
Savaş tarihinin miladı olan atom bombası sonrası dönemin savaşlarına bir örnek soğuk savaştı, diğer bir örnek ise hiçbir ahlaki engel tanımayan ve salt bir öldürme arzusundan ibaret olan vekalet (terör örgütleri) savaşlarıdır. Bu bağlamda, aldanıpta "ırk"a veya "mezhep"e göre saf belirlemeyin, insani değerler dururken. Vekalet savaşlarının piyonu olmayın.
Rivayet edilir ki Üstad Necip Fazıl Kısakürek, masanın üzerindeki içi su dolu "içki şişesi"ni görünce sorar: "Bu ne?"
Cevap verir, oğlu; "Soğuk su için buzdolabına ancak bu şişeleri koyabiliyoruz..."
İtiraz eder üstad: "Olmaz!"
İzaha çalışır oğlu "Baba inan çok iyi temizledik, bol sabun ve kaynar suyla yıkadık"
Üstad yine "olmaz" der ve şu ibretli sözler dökülür ağzından: "O halde oğlum; yarın bir lazımlık bulacak, bol sabun ve kaynar suyla yıkadıktan sonra çorbanı da bu lazımlıkla içeceksin! İçebilir misin? Hiçbir mahzuru da yok... Amma velakin; mantığın kabul etse de, ruhun kusar bu çorbayı!"
NecipFazıl'ın açıkladığı aslında şudur: Şeylerin ve kavramların çağrışımları kültür ile, dil ile, insanın psikolojisi, yaşadığı toplumun , grubun sosyo-psikolojisi ve sosyolojisi ile yakından ilişkilidir. İçki şişesi, görüntüsü, fonksiyonu ile Necip Fazıl'ın kültürel ve dini değerlerine aykırı bir durumu, şeyi, kavramı çağrıştırıyorsa bu nesneyi bu çağrışımları ile sofrasına, hayatına kabul ederek onu meşrulaştırmış olur. Belki içki şişesi üzerinden bu önemli fikri yeterince vurgulayamıyoruz. Belli ki onu bir miktar meşru, mümkün ve olağan hale getirmişiz. Ama Üstad içki şişesinin normalleşmesini lazımlık örneği ile eleştiriyor.
Ülke olarak terörle çok içli dışlı yaşadığımızdan olsa gerek terörün kendisi bizim için "içki şişesi"ne dönüşmüş olabilir. Bazı insanlar için, moral bir mücadele yöntemi, özgürlüğün bedeli, kahramanlık destanı gibi anlamlara gelebilir. Evet ölen onca, silahlı unsur bir yana, masumlar, siviller hakkında bile artık bir kayıtsızlığa neden olmuş olabilir, terörün yaygınlığı.
Ancak beşik ve bomba kavramlarını birarada düşünebilmek artık başka bir boyuttur. Beşik boş olabilir ("sabunla yıkanmış lazımlık"), etrafta yaşayan hiç bir bebek kalmamış olabilir ("kaynar suyla yıkanmış lazımlık") ama insanın ruhu kusmaz mı beşiğe bomba yerleştirmeyi?
Öldürme isteğine sınır olarak hiçbir değeri kabul etmeyen; terörü kültür haline getiren; hayat tarzını, kavramları öldürmeye çalışan; insanları öldürmenin ötesinde insanlığı öldürmeyi amaçlayan bu zihniyetle barışmaya bizi kimse zorlamasın. Aksine bu cinneti tedavi etmek için sonuna kadar mücadele etmek hepimizin boynunun borcudur.
Son olarak PKK'nın bu yaptıklarının hak mücadelesi ile alakası olmadığını, bunun küçük çaplı bir hareket ima etmesi anlamında terör de olmadığını tespit etmek lazım. Güya hakkını savunduğu insanların sokaklarını mayın tarlasına çevirmek, evlerini mevzi olarak kullanmak ve beşiğe bomba yerleştirmek başka bir şeydir.
Savaş tarihinin miladı olan atom bombası sonrası dönemin savaşlarına bir örnek soğuk savaştı, diğer bir örnek ise hiçbir ahlaki engel tanımayan ve salt bir öldürme arzusundan ibaret olan vekalet (terör örgütleri) savaşlarıdır. Bu bağlamda, aldanıpta "ırk"a veya "mezhep"e göre saf belirlemeyin, insani değerler dururken. Vekalet savaşlarının piyonu olmayın.
Yorum Gönder