… yok" diye devam eder ya yukarıdaki cümle memleketi kurtarma muhabbetlerinde. Ya varsa..?
Cumhuriyet tarihinin dayattığı bir fikirdir bu. Osmanlı'nın son dönemlerine özellikle Arap milliyetçilerinin başımıza ördüğü çoraplar, Cumhuriyetle birlikte ‘başımızdan atılmış’ ve bizde koca imparatorluğu kaybetmiş olmanın acısıyla vurmuşuz abalıya; “Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur.”
Son Osmanlılardan özellikle Cumhuriyeti kuranlar kendilerine vird edinmişler bu sözü, kimsenin dilinden eksik olmasın diye de Cumhuriyet'in ilk öğretmen kuşağının zihnine kazımışlar. Bizde bu ülkede yetişmiş insanlar olarak bu sözlerle büyütülmüşüz ve gelmişiz bugünlere ama daha ötesine gidemiyoruz.
Şimdiye kadar buram buram faşizm kokan memleket havasında en küçük bir rahatsız edici rüzgar çıkmamıştı. Ta ki Pakistan depremi oluncaya kadar. Bu deprem aynı zamanda zor gün dostunu unutmama özelliğini yani kadirşinaslığını hatırlayan bizlerin bilinç altını da gün yüzüne çıkarmıştır. Depremin hemen ardından yapılan yayınlarda tekrar tekrar Hintli Müslümanların Kurtuluş Savaşymıza yaptıkları göz yaşartan yardımlar anımsatılmıştı. Hatırlayın, devletin kimi zaman hiç ummadığımız ağızlarından “İş Bankası aslında oradan gelen paralarla kurulmuştur” diye dökülen sözleri. Biraz daha deşsek Cumhuriyetin kuruluşunda daha kimlerin emeğini göreceğiz. Şimdi, aklı olan ben, bana öğretildiği gibi aklı kendime rehber edinerek soruyorum: Hani Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktu? Bu kadarla kalmasın, deşme işini sonraya bırakmayalım ve şimdi soralım; Cumhuriyetin kurucu kadrosundan bile Amerikan mandasını açıkça önerenler çıktığı halde milletin kurtuluş ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş mücadelesinde, Türklerle birlikte kan döken Kürtler de mi dost değildir?
İsmini tam hatırlayamadığım bir dergide Kürt kelimesinin emekli bir general tarafından ele alındığı bir yazı okumuştum. Daha başkalarının da yaptığı gibi kendini birçok konunun uzmanı gibi görenlerden biri olan bu emekli general etnolojinin de (Köken bilim) kendisinden mahrum kalmasına içi el vermemiş olacak ki konu üzerine epeyce atıp tutmuştu. Bahsi geçen şahsa göre Kürt kelimesi aslında “Dağlı Türkleri"i ifade eden bir kelimeymiş. "Dağlı Türkleri” in medeniyetten uzak kalışları ve şehre indiklerinde gösterdikleri garip davranışları nedeniyle şehirli Türkler “Dağlı Türkleri” Kürt gibi ayrı bir kelimeyle anmaya başlamışlar. Hatta Kürt kelimesi de Türk kelimesinin bozulmuş haliymiş. Görüldüğü gibi emekli generalin işgüzarlığı etnoloji ile sınırlı kalmıyor, etimolojiye de (Kelime kökeni bilimi) sirayet ediyor. İsmi ve yazdığı dergi hiç önemli değil, o nedenle hatırlamıyorum ama böyle bir zihin yapısını unutmak mümkün mü?
Resmi tarih, bizim gibi general olmayan sıradan fanilerin de aynı görüşü benimsemesini bekliyor ya hadi biz Türkler kabullenmiş gibi yapalım. Nasılsa yüceltilen taraftayız. Peki, alçaltılanlar niye kabullensin? Açıkça beyan ediyorum ki bu yazdıklarım asla terör tasvibini içermiyor ama biraz empati yapalım istiyorum. Batı Trakya'daki Türklerin, Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin sıkıntıları bizim için sanki birer ibretlik vaka gibi halen sürmekteyken nerde kadirşinaslığımız, nerde ahde vefamız, nerde insanlığımız? Takip edebildiğim kadaryıla terör belasına verdiğimiz son şehidimiz Kürt iken hala nasıl Türk'ün Türk'ten başka dostu olmaz diyebiliriz?
Bütün bu satırları, “Evet, ama Osmanlıyı yıkan milliyetçilik akımlarıydı. Ne yapsaydık yani, imparatorluğun her unsuru ayrılıyoruz diye tutturmuşken biz birlik olma uğruna Anadolu çocuğunu şehit vermeye devam mı etseydik” diyerek hükümsüz kılmaya çalışan ve hala masum milliyetçilik kisvesi altında, faşist ideolojide ısrar etmeye çalışanlar olacaktır. Onları da biraz olsun genel gidişatı görmeye davet ediyorum. Bu kadar zorlanan etnik köken yayı, bir yerde kontrol edebilme sınırımızı aşar ve -Allah korusun- nasıl ki üç kıtadan Avrasya'ya gerilediysek Avrasya'dan da Orta Anadolu'ya gerileyiveririz.
Elinde zayıfta olsa mıknatısı bulunan, demir tozlarının efendisidir. En küçük bileşenlerine kadar ayrılmış toplumları birleştirici ve ikna edici bir üst kimlik önerisi olanlar bir araya toplayabilir. Orta Asya'daki Türklerin, Pakistanlıların, Kürtlerin, Arapların ortak paydası, üst kimliği, mıknatısı nedir acaba? O mıknatıs her neyse biz Anadolu Türkleri ona çok mu uzağız? Kesinlikle değiliz. O birleştirici güç, bize Osmanlı İmparatorluğunu kurdurtmuştur, İstanbul'u fethettirmiştir, 20 milyon kilometrekareye hükmettirmiştir, Çanakkale geçilmez dedirtmiştir ve Anadolu'yu Müslüman Türklere vatan kılmıştır.
Basireti olan, siyaseti bilen ve
“Bir zamanlar bizde millet, hem de nasıl milletmişiz
Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz!” (*)
Diyebilen için yukarıdaki düşünceler ümmetçilik değildir, evrensel ölçekte siyaset yapmaktır. Evet, yurtta da dünyada da barış istenir tabiî ki ama bugün bizim medeniyetimizin çekildiği nerede barış var? Lütfen, devlet olarak, millet olarak kim olduğumuzu artık hatırlayalım.
Biz sadece Türk değiliz, Müslüman Türk'üz. Öyleyse bizim Türk'ten başka dostumuz da vardır.
(*) Mehmet Akif ERSOY
Yorum Gönder